İNCELEME-ARAŞTIRMA

SENTETİK HEZEYAN

sentetik-hezeyan

Yazıya, kamu yararlı derneğin ekranlarından önüne gelenin aklına gelen her bilgiyi doğrulatmadan ortaya saçmamalı, ilgi çekmek ya da gündem yaratmak, gündemde kalabilmek adına abuk fikirlerle camiayı gereksiz itiş kakışa sürüklememeli diyerek başlamak istiyorum…

Evet ya, nereden çıktı bu sentetik işi? İnsan yaşamında hangi sentetik ürünün doğalının önüne geçtiği görülmüş ki günümüze kadar? Bilgisi olan varsa anlatsın, yazsın ki bizlerde öğrenelim. Yarım yamalak bilgilerle ve sadece kişisel gözlemlere dayanarak ülke atçığına don biçmeye kalkmak TJK TV ekranlarında moda olmaya başladı. Esas hayret edilesi olay ise bazı hayati konuların Türkiye Jokey Kulübü’nün hatta Yönetim Kurulu’nun bir anlamda bypass edilerek ekranlara taşınması. Tabii ki bu sorunun baş sorumlusu sektörü yönettiği iddiasında olan Yarış Müessesesi’nin anlaşılmaz iş idaresidir. Anlayacağınız biraz başıboşluktan bahsediyorum. Yöneticilerin bu konuları takip ederek gerekli önlemleri alması, yerli yersiz tartışmalara ve yanlış yönlendirmelere son vermesi gerekiyor. Ha şunu da diyebilirler; “evet biz de Adana ve İzmir çim pistlerinin kaldırılmasından yanayız” işte o zaman hepimiz anlarız eğriyi doğruyu. Yönetimin bu yönde bir düşüncesi varsa açıklamaları lazım. Eğer böyle bir eğilim yoksa da TJK TV’deki bedava pist yüzeyi markası reklamlarını durdursunlar. Başları ağrıyabilir benden söylemesi…

Hatırlıyorum, pistlerle ilgili bir karar verilmesi gerektiğinde Ekrem Kurt’un ortamı inceleyerek rapor verdiğini. Ama, bildiği, tanıdığı pistlerle ilgili saptamalarda bulunurdu ve de unvanı profesördü…

Sentetik Pist Kavramına Biraz Yakından Bakmayı Deneyelim

Sentetik yarış pistleri, at yarışları sektöründe bitmez tükenmez büyük bir tartışma kaynağıdır. Birçok uzman yüz yıl gibi bir süredir kullanılan doğal yüzeylerle geçmişi çok kısa olan sentetik yüzeylere ait verilerden elde edilen istatistiklerin mukayesesini yanlış bularak bu pistlerin aslında safkanlar için güvenli olmadığından endişe duyuyor. Bunun yanı sıra bazı işletmeciler de sentetik yüzeylerin ihtiyaç duyduğu yoğun emek ve maliyeti yüksek sürekli bakım ihtiyacı nedeniyle bu yüzeylere soğuk bakıyor…

Ayrıca bahis oynayanlar da çok büyük yüzde ile bu pistlerin bilindik kum ve çim pistler arasındaki fark kadar yarış üzerinde büyük bir etkisi olmadığı konusunu dile getiriyorlar. Konuyu açmak gerekirse çimde üstün olan atlar, sentetik adıyla tanımlanan yüzeylerde bazen başarılı olabiliyorlar. Yani bu pistleri kum ya da çim pist statüsünde değerlendirmenin söz konusu olmadığı görüşündeler. Tüm bu sorunlara ve kaygılara rağmen neden sentetik yüzeyler kullanıyor ona da bakmak gerekiyor…

Tüm Bu Kaygılara Rağmen Sentetik Yüzeyler Neden Kullanılıyor?

Hipodrom işletmeciliğinde sentetik yüzeye sahip bir yarış pistinin iklim şartları nedeniyle daha az sayıda yarışın iptal edileceği anlamına gelmesi bu konuda baş etkendir. Bahis düzenleyiciler bunu büyük bir yarar olarak görse de dünya genelinde birçok bahis sever hâlâ sentetik yüzeyde koşulan yarışlarda bahis oynamaktan hoşlanmamaktadır. Yarış Müessesesi bunu da bir dip not olarak kafasının bir yerine yazsa fena olmaz. Araştırırlarsa doğru bilgi mi değil mi öğrenirler…

Daha güvenli bir koşu yüzeyi elbette atlarda oluşan yaralanmaları, sakatlıkları azaltabilir safkanların daha sık yarışmalarına ve pisteki hızlarını artırmalarına olanak sağlayabilir. Bunlar bir yana TJK TV ekranlarından adeta höykürerek sözde binicilerin sağlığını düşündükleri iddiasında olanların bilmedikleri bir konuyu paylaşayım. Çünkü her yaptıkları işte olduğu gibi bu konuda da maalesef çok sınırlı ve yüzeysel bilgilere sahipler. Yeryüzünde bir çok üst düzey jokey sentetik yüzeyleri onaylamıyor ve bu yüzeye düşmenin beton üzerine düşmekle eşdeğer olduğunu iddia ediyor. Bundan haberleri var mı bilmiyorum. Yani TJK TV’den binicilerin sağlığını savunduklarını zannedenler aslında kendi kendilerini açığa düşürüyorlar da farkında değiller…

Bu yüzeyde yarışmamayı tercih ettiği halde şartlar gereği sentetik pistte at binen bir jokey kaygılarını safkana aktarabilir ve bu da atın koşusunu olumsuz yönde etkileyebilir görüşünde olanların sayısı hatırı sayılır düzeyde. Hani derler ya; “Damdan düşenin halini damdan düşen bilir. ” Damdan düşülmese bile düşenleri dinlemeyi, araştırmayı hiç düşündüler mi acaba? Belki bu yolla “binicilerin sağlığını düşünüyoruz “demekten vazgeçerler…

İSTATİSTİKLER

Evet doğru, bazı istatistik verileri sentetik pistlerdeki at ölümlerinin kumdan ve çimden daha az olduğunu göstermektedir. Ancak, at yarışlarındaki bazı istatistiklerde olduğu gibi (örneğin; aygır sıralamaları) bu konuda da yoğun tartışmalar var. Sentetik yüzeyler diğerlerine nazaran nispeten yenidir ve bu rakamları 100 yıllık bir kum ve çim pist verileriyle karşılaştırmanın doğru olmadığını iddia edenlerin yüzdesi küçümsenemez. Amerika’dan örnekler verildiği için bende konuyu oradan sürdürüyorum. Yahu nerede görülmüş geçmişi, tarihi olan önemli bir hipodromdan çimin tamamen kaldırılıp yerine sentetik yüzey serildiği? Gördüyseniz hangi gezegendeyse bilgilendirin toplumu da sayenizde kültürümüz artsın.

Atçılık gelenek işidir, ne akla hizmet atçılığın hafızası silinmeye kalkılıyor anlayamıyorum. Avrupa’da bir kaç lokal hipodromda gerçekleşmiş örnekleri vermekte akıllıca bir çıkış yolu olmaz. Bahsedilen hipodrom Adana’nın Yeşiloba’sı. Çim tamamen kalksınmış. Şaka mı yapılıyor acaba? Çimi kaldırıp sentetik yüzey serelim diyenlerin amacını ya da bunu dile getirmenin gerekçesi nedir bilemiyorum. Binici sağlığı demesinler sakın…

Kimse sesini çıkarmıyor diye bu garip fikirler dallanıp budaklanıyor. Önce şuna bir karar verseniz fena olmayacak. Sorun pistin çim olması mı yoksa o çim piste ait özel bir sorun mu? Bal gibi belli ki o pistte bir sorun var. Zaten kendi kendilerine işareti veriyorlar. Diyorlar ki; “Yine aynı yerde at düştü”. Demek ki sorun yüzeyin çim olmasında değil o pistteki çim yüzeyinin sorunlu olmasında. Bunun da sebebi bellidir. Bir önceki pistin yenilenmesi esnasında maalesef bazı hatalar yapılmıştır. Bunlar bilindiği halde dile getirilemiyorsa kusura bakmayın ama adı sanı ne olursa olsun kimsenin samimiyetine inanmak mümkün değildir. Eveleyip geveleyenleri izlemek rahatsız edici oluyor…

Gelelim İzmir pistine. Topu çime atmak yerine hipodromun geometrik bir garabete benziyen tasarımından bahsetmek neden kimsenin aklına gelmiyor? Akla geliyorsa da neden dile getirilmiyor? O hipodromun ihtiyacı olanın aslında pist değişikliği olmadığı, gerekenin bir mühendislik hizmeti olduğunu idrak etmek çok mu zor?..

Ekranda ikide bir ‘bilmeyenler’ diyerek belli adreslere gönderme yapılıyor. Peki en basitinden bir yüzde hesabını ya da bir sınıfın yaş ortalaması hesabını yapmakta sorun yaşayanların istatistik biliminden bahsetmeleri ‘çok bildiklerinden midir acaba?

Hele sanki çok önemli bir bilgi yakalamış gibi 3 Mart – 1 Nisan arası gibi minnacık bir zaman diliminin istatistiklerinden analiz yapılmaya kalkılıyor ya, hah işte o bölümlerin tadından yenilmez aslında…

SANTA ANITA PARK OLAYI

Santa Anita'da bizde herkesin yazdığının aksine yılbaşından beri 27 at ölümü gerçekleşti. Ve o ölümlerin gerçekleştiği pist kum pistti. Neyse ki onlar aklı başında davrandılar da sorgusuz sualsiz piste yüklemediler bu ölümleri bizdeki bilenler gibi. Bizimkilere kalsa orayı da sentetiğe döndürecekler oturdukları yerden. Yani çim tu kaka, kum tu kaka yaşasın Polytrack!

Bakın, safkanların ölümcül yaralanmaları ve arızaları hangi yüzeyde koştuğunuz veya nerede antrenman yaptığınızdan bağımsız olarak bu sporda her an gerçekleşebilir olaylardır. Arızalar, yüzey dışındaki sebepler nedeniyle de ortaya çıkabilir ve bu nedenler genellikle göz ardı edilir. Örneğin Santa Anita Park Hipodromu’nda yaşanan at ölümlerini bizdeki bazı internet sitelerinin direkt olarak piste bağlama çabaları gibi. Profesyonel koca işletme, pist uzmanları hatta Kentucky Üniversitesi’nin o sıralarda çözemediği gizemin Veliefendi’den çözülmeye kalkışılması oldukça tuhaf bir durumdu. Ellerini güçlendirmek için Amerika’dan bir antrenörler birliği başkanının adını zikrederek “bak o da böyle” diyor demek ne kadar anlamlı acaba? O adı anılan antrenörün geçmiş dönemde sentetik yüzey kaldırılıp kuma dönüldüğünde sevincinden bir zil takıp oynamadığı kaldığını biliyorlar mı acaba?

Pist yüzeyi elbette önemlidir, ancak pist bakımı da en az onun kadar önemlidir. Örneğin sen kuyuna deniz suyunun karıştığını farketme, yıllarca o kuyudan gelen tuzlu suyla çimi suluyorum derken çimi yak, sonra da kusuru çime bul. Ne kolay değil mi?..

Örneğin Santa Anita Park Hipodromu pistinde oluşan sorunu bulmak için görevlendirilen Dennis Moore, bu yüzeylerin özellikle güneş doğmadan önce günlük olarak bakıma ihtiyacı olduğunu söylüyor sektör olarak bundan haberimiz var mı acaba?..

TJK TV’DE ADI GEÇENLER ASLINDA BİRER MARKADIR

Polytrack, ProRide, Tapeta, Rashit-Track, Fibresand, Visco-Ride vb.

Bu markaların TJK TV ekranında o güzel bu kötü vesaire diyerek bahsedilmesi olacak iş değildir. Daha öncede dediğim gibi neyse ki fazla izleyeni yok. Aslına bakarsanız kurumun başını sıkıntıya sokabilecek konular bunlar. Kısacası biraz daha dikkat ve özen gerekiyor. Ayrıca madem bu konular ortaya atılıyor yok mudur bu kurumun pist sorumlusu, ziraat mühendisi, veterineri, inşaat mühendisi gibi konunun gerçek uzmanları. Çıksın onlar söylesinler bu pist şöyle olmalı böyle yapılmalı diye. Hiç olmazsa gerekçelerini öğreniriz…

ANLAMAK ÇOK ZOR

Bütün bunlara ilaveten insan yapımı yüzeylerde atların yarışlarından kaynaklanan sebebi belirsiz tuhaf yaralanmalarını teşhis etmenin çok zor olduğunu iddia eden bir çok sektör temsilcileri var. Uzağı bırakın, yakın zamanda Veliefendi’ye serili pistin sahibi yurtdışından geldiğinde herkese açık olmayan bilgilendirme toplantısında “Taylarınızı bu pistte idman ettirmeyin” dedi mi demedi mi? Dedi, peki bundan nasıl bir sonuç çıkarılmalı?

Yarış yazarı Bill Finley demişti ki; “Thoroughbred yarış atı genetik bir hatadır. Çok hızlı koşma yeteneğine sahip, gövdesi çok iri ve buna karşın bacakları ise çok zayıf. İnsanlık safkanlardan yüksek hızlarda koşmayı talep ettiği sürece atlar yarış pistlerinde sakatlanacak ve maalesef öleceklerdir. ”

Elbette bu sporu % 100 güvenli kılacak sihirli bir değnek yok. Hangi yüzeyde olursa olsun yaralanmalar, sakatlıklar ve hatta ölümler olacaktır. Bu gerçek tam orta yerde dururken TJK TV ekranlarından babalanarak karşı fikirde olanları hedefe koyup “ölsünler mi yani?” gibilerden sığlıklardan sıyrılmak lazım. En çok ölümcül kaza oranı kum pistlerde. Ne yapacaksınız bu durumda? Kumu da mı kaldıralım?

Bu sektör kişilerin hezeyanlarına göre yönlendirilemeyecek kadar ciddi bir sektör ya da öyle olmalı. Yok o hipodromda yarış izleyemiyorum yok gözlerimi kapıyorum falan filan. İzlemeyin o zaman, zorlayan mı var? Kişi sinema sektöründe olsa korku filmlerini izleyemiyorum diyecek tüm sektör komedi filmi çekecek öyle mi? Daha az hamaset daha çok ciddiyet gerekiyor…

Buradan şehir efsanesi haline almış bir konuya da parantez açmak istiyorum. At yarışlarının çok tehlikeli olduğu düşüncesi çokça yaygındır ama bu bilgi ne kadar gerçekçidir tartışılabilir gibi görünüyor. Çünkü konuyla ilgili istatistikler tüm atlı sporları içeriyor. Yani engellisinden poloya kadar. Düz yarışlarla engelli yarışların risk oranı aynı olabilir mi? Tabii ki olamaz…

Bir bilgi vermesi açısından İngiltere ve Galler’de ölümcül sporlar listesinde at yarışlarından daha yüksek orana sahip olan sporlara bakmakta fayda var.

* Tırmanma, Dağcılık

* Havacılık Sporları

* Motor Sporları

* Su Sporları / Rüzgar Sörfü, Yelkencilik ve Sportif Balıkçılık

Bu sporların ardından at yarışları geliyor ama yukarıda belirttiğim gibi tüm atlı sporları içeren bir oranı görüyoruz. Şimdi bazılarına kalsa sporcuların tırmandıkları dağları plastiğe döndürmek gerekiyor bu durumda…

SENTETİK PİSTLERİN İKLİMLE UYUMU

Kaçıncı defadır yazıyorum artık bende bıktım. Sentetik yüzeyler sıcak iklimlerde sorun yaratıyor. Olayın gelişimi çok basit, bunu artık herkesin anlayabileceğini sanıyorum. Aktaracağım bilgi üniversite araştırmasıdır. Bakınız, diyelim ki ortam sıcaklığı 41 derece, kum pistin yaydığı ısı da 41 derece civarında oluyor. Diyelim ki ortam sıcaklığı yine 41 derece ama bu defa ısıyı sentetik pistte ölçüyoruz ve sentetik pistin yaydığı ısı 71 derece oluyor. Anlayacağınız termometredeki civa yükseldikçe sentetik yüzey malzemesinin yapısı da aşırı ısınma nedeniyle değişiveriyor. Bu da pistte roller coster etkisi denilen bir bozulmaya neden oluyor. Sonra bu at ne oldu da sakatlandı durduk yerde der durursunuz…

Bizim uzmanların “bak Avrupa’da da bu var” dedikleri coğrafyanın sıcaklık verilerine merak edip baksalar yaz sezonu için (Örneğin İngiltere) ortalama 22 derecelik bir sıcaklık bilgisine ulaşacaklardır. Benim Antalya hipodromunda sentetik pist hatadır dememin nedenini bir daha açıklayayım. Antalya çok değil daha 2017 yılının Haziran ayında 44,8 santigrat dereceyi, yine 2017 yılının Temmuz ayında 45,4 santigrat dereceyi gördü. Küresel ısınma zaten başlı başına bir sancı kaynağı. Elde bunca veri varken bu inat neyin nesidir anlaşılmaz. Antalya’da yapılacak hipodromun hangi sezonda açık olacağı da muamma aslına bakarsanız. İşin başlangıcında Antalya’nın turizm potansiyelinin itici gücü açısından olumlu olarak değerlendirileceği söyleniyordu. Gerçi ben yaz günü o sıcağın altında çok hastası olmadıkça hiç bir turistin denizi, havuzu bırakıp hipodroma koşacağını da sanmıyorum o da ayrı konu…

Peki, sadece kış yarışları olacağını düşünerek hareket edildiğinde ne olacaktır? Bu pistin o kavurucu yaz günlerini gördükten sonra çok değil iki sezon sonra son kullanma tarihi geçecektir. Ha o pist ite kaka belki beş sene ömüre çekilebilecektir ama safkanların yaşayacakları sorunlar, sıkıntılar sektör içinde elbette muamma olarak kalacaktır. Aslına bakacak olursanız bu hipodrom için kimsenin tam olarak “yarışlar şu mevsimde olacak" sözünü net olarak söyleyebilene ben rastlamadım…

TJK TV ekranlarında dillendirilldiği gibi sentetik pistler çim pistin aynası filan asla değildir. Bu ayna olsa olsa ancak lunaparklardaki her şeyi yamru yumru gösteren ayna olabilir. Çünkü bu tip yüzeylerde çok sıradan bir safkanın şampiyonları geçebildiği çok sıradan olaylardandır. Ve bu tutarsızlık içeren durum yurtdışında sektörün ciddi ve gerçek profesyonelleri için (antrenör vb.) hiçte olumlu karşılanmamaktadır.

Her şeye rağmen tutucu olmamak gerekir, belki bir gün gerçekten dört dörtlük bir yüzey yapmak mümkün olacaktır ama şu an için zaman o zaman değil. Bende sentetik yarış pistlerinin geleceğinden emin değilim ama sonsuza dek kum ve çim pist olacağından eminim…

Tayfun ÜNAL – 8 Nisan 2019

error: !!!