HABERLER, İNCELEME-ARAŞTIRMA

ÖLÜMCÜL OLMAYAN

olumcul-olmayan-silahlar

BULUTLARDA AT KOŞTURMAK HAYALİ

Her şey sinemacı Dave Lynch‘in 2007 yılında yüksek lisansını yaparken okuduğu, Robert Bunker‘ın Vietnam Savaşı’ndan bu yana silahlarla ilgili çalışmaları detaylandıran bir askeri makalesine dayanıyor. Makalenin ismi: Ölümcül Olmayan Silahlar

Adı geçen askeri makaledeki ölümcül olmayan silahlardan biri gerçekten çok ilginçtir. Bu ilginç silahın çalışma prensibi ise şöyle: Düşman ülkenin vatandaşlarını dehşete düşürerek dirençlerini kırmak için ‘mitolojik bir tanrı’ figürünü kentin bulutlarının üzerine yansıtmak…

Okuduğu bu makaledeki olayı sanatsal açıdan gerçekleştirmek Dave Lynch için bir saplantı halini almaya başlar ve araştırmaya koyulur. Lynch, ilham aldığı fikri gerçeğe dönüştürmek için  2007’deki ilk deneylerinde, ağırlık ve güç gereksinimleri nedeniyle pek de pratik olmayan bir lazer ışık kaynağına sahip dönüştürülmüş 16 milimetre sinema projektörüyle yola çıktı.

1870’lerde Eadweard Muybridge, zengin bir yarış atı sahibi tarafından atların hareket şeklini incelemek üzere görevlendirilmişti. Eadweard Muybridge 1877-1879 yılları arasında Kaliforniya, Palo Alto’daki deneylerinde birden fazla kamera ve yüksek enstantane hızları kullanarak bir pistte koşan atların fotoğraflarını çekti ve zoopraksiskopundan yansıtmak için bu görüntüleri disklere yerleştirdi. Ortaya çıkan ikonik hareketli görüntüler, dörtnala koşan atın aynı anda dört ayağının birden yerden kesildiğini açıkça gösteriyordu.

Dave Lynch, ilk başlarda yüzen yunusların hareketli görüntü döngülerini elindeki araçlardan yansıtmayı denedikten sonra, Muybridge‘in çalışmalarına rastladı ve ünlü galop yapan atın (Horse in Motion) görüntülerini Leeds sokaklarına yansıttı. 2012 yılına gelindiğinde kafasından silemediği projesinin finansmanı ile birlikte modern bir zoopraksiskop geliştirebilmek adına üç yıllık araştırmayı ve çalışmayı başlattı.

Lynch, Nimbus Projesi adını verdikleri araştırma için ihtiyaç duyduğu keskin görüntüyü bulut ortamına yalnızca lazerlerin verebileceğini fark etti. İlk zoopraksiscope, geri dönüştürülmüş teknoloji parçalarından yapılmış ve eBay‘den satın alınan 35 $, 2 watt’lık mavi bir lazerle bir araya getirilmiş bir aygıttı. Nimbus Projesi olarak adlandırdıkları çalışma ekibe işbirliğinin gerçek önemini keşfettirdi.

Lynch, Leeds Üniversitesi kimya bölümündeki Mike Nix ve Ben Whitaker‘dan lazer güvenliği ve daha net görüntüler elde etme konusunda yardım istedi ve Muybridge‘in kendi alanında da çalışmalara ilham verdiğini öğrendiğinde oldukça şaşırmıştı.

Zor olan, bir zoopraksiskopun projeksiyon mekanizmasının gerçek anlamda nasıl çalıştığını bulmaktı. Görüntü sinyallerinin ve deklanşör yarıklarının senkronize ve zıt yönlerde dönmesi gerektiğini göstermek için sinema tarihi uzmanı Stephen Herbert ile çoğaltma zoopraksiskopları üzerine bir görüşme yaptı.

Orijinal Muybridge yarık yöntemi, ışığın çoğunu lazerden engelliyor ve geceleri bile bir bulutta görülmesi imkansız olan çok loş bir görüntüye neden oluyordu. Bunun yerine zoopraksiskopun deklanşör diskindeki 14 yarığın yerini 14 yarım küre lens ile değiştirmek ve dairesel lazer ışınını deklanşör yerine görüntüyü temizleyen odaklanmış ışık çizgilerine çevirerek yarıkları çoğaltmayı denediler.

Sinemacı Dave Lynch, bilim insanı Mike Nix ve yapımcı Aaron Nielsen sanat ve bilimin sınırlarını zorlayan üç yıllık araştırma serüvenlerinin meyvelerini almaya başlamışlardı. Sonuçta, ürettikleri projektörden değişken mesafelerde bulut ya da bulutumsu ortamlara yansıtıldığında dahi 50 metreye kadar keskin, parlak bir görüntü elde edebilmişlerdi.

Bir Cessna 172 uçağının binerek uygun bulutları aramaya başladılar. Nimbus Projesi, Muybridge‘den ilham aldığına göre bulutlara yansıtmak istedikleri görüntü elbette binicisiyle birlikte dörtnala koşan at’a (Horse in Motion) ait olacaktı…

Videoyu çekerken saatlerini “doğru bulut”u aramak için harcayan Lynch, “Nix harikaydı” dedi ve Nix zoopraksiscope’u çalıştırdı. “Bir saatlik bir uçuştan ve neredeyse vazgeçtikten sonra, bulut katmanının üzerinde bir okyanus gibi uzanan zirvelere, girdaplara, kanyonlara geldik ve bu bize asla görmeyeceğimizi düşündüğümüz koşulları sağladı” diyor.

Nottingham şehrinde yerden bakıldığında kentin üstünde uçan yeşil ve beyaz ışıklar muhtemelen uzaktaki bir fırtınaya andırıyordu, ancak Cessna 172‘nin penceresinden bakıldığında, at sırtındaki bir adamın şekli, karanlık troposfer boyunca dörtnala koşarken açık bir şekilde görülebilir haldeydi.

Bu yeşil gece binicisi ve atı, sinemacı Dave Lynch, bilim insanı Mike Nix ve yapımcı Aaron Nielsen‘in sanat ve bilimin sınırlarını zorlayan üç yıllık zorlu bir yeniden tasarım çalışmasının sonucuydu. Hep birlikte, bir uçaktan doğrudan bulutlara hareketli görüntüler yansıtmayı başarmışlardı.

Mike Nix: “Çalışmayı sadece bulutların üzerinde bir mil yüksekliğindeki bir atın gösterisi olarak görmek, işbirliğinin önemini  ve başarısını gölgeliyor”.

Derleme
Tayfun ÜNAL – 10 Haziran 2020

error: !!!