İNCELEME-ARAŞTIRMA

HIZ MESELESİ

safkanlarda-hiz-meselesi

SECRETARIAT'IN ON KLONU OLSA DURUM NE OLURDU?..

Son 162 yıla ait safkanların mesafeleri bitirme süreleriyle ilgili bir çalışmada yarış atlarının tüm mesafelerde daha da hızlandığı tespit edildi. Yeni bulgular, safkanların hız sınırlarına ulaştığını düşünen önceki araştırmalara meydan okuyor.

Sharman ve Alastair Wilson, İngiltere’de 1850 ve 2012 arasında koşulan 616.084 yarışın zaman analizini 70.388 at üzerinden gerçekleştirdiler. Ardından, 1997 ve 2012 yılları arasındaki yarışları daha yakından izlediler.

Elde edilen sonuçlara göre 1850’den bu yana, yüksek sınıf koşularda kazanan atların hızlarının mesafeye bağlı olarak yüzde 9-13 oranında arttığını gösteriyor. Yani, şimdi kazanan atlar 1850’de ‘meslektaşlarına’ göre saniyede 1,5 ile 2 metre arasında daha hızlı koşuyorlar. Exeter Üniversitesi‘nden Patrick Sharman, “Son 15 yılda, hız önceki 150 yıldan daha hızlı gelişti” diyor.

En yüksek gelişme ise 1997 ve 2012 arasındaki dönemde görülmüş. Kazanan safkanlar, hızlarına yüzde 0.1 oranında arttığı tespit edildi. Bu sadece kazananlarla ilgili olmayıp kazanmayan safkanlarda da gelişme oldu ve hızlarında yıllık yüzde 0.03 ile 0.09 arasında bir artış eklenmiş olduğu görülüyor.

Bu da demektir ki, 2012’de koşan bir safkan yaklaşık 17 metre uzunluğunda bir farkla 1997 atını kolayca mağlup edebilirdi. Hani sadece nostalji olsun diye eski atları öve öve bitiremeyiz ya, bundan sonra bu araştırma sonuçları aklınıza gelsin. Seçkin yarışlarda ortalama kazanma marjının sadece 3 metre olduğu bilinen bir gerçektir ve bunu hatırlamakta da fayda var.

Bu gelişmenin nedeninin ne olduğu konu hakkındaki en büyük soru işareti. Kısaca, safkanlar neden hızlanıyorlar?
Daha başarılı bir şekilde mi yetiştiriliyorlar yoksa çevre – daha iyi beslenme, veterinerlik uygulamalarındaki olan değişiklikler ya da idman yöntemleri gibi faktörler nedeniyle mi oluşuyor bu gelişme…

Konunun çetrefil duruma gelmesindeki bir başka konu da genetik ve çevresel etkileri ayırarak analiz yapmanın çok zor olduğu gerçeği. Buna basit bir örnek vermek gerekirse iyi yetiştirilmiş safkanların iyi ekürilere, iyi antrenörlere gitme yüzdelerinin oldukça yüksek olduğu gerçeğidir.

Bilhassa Kuzey Amerika ve Avustralya hıza çok daha fazla önem vererek farklı bir yetiştiricilik modeline sahip oldu. Aslında bunun emareleri yavaş yavaş Avrupa’da da görülmeye başlıyor. Bu kıtada da yetiştiriciler uzun mesafelere dayanıklılıktan ziyade hızı seçme eğilimine girdiler.

Peki atlar daha hızlı ilerlemeye devam edebilir mi?

Uzmanların bu soruya verdikleri yanıt, “Bir noktada bir sınır olmalı, ancak bu sınırın nerede olduğunu bilmiyoruz” şeklinde. “Bir noktada, daha fazla iyileştirmeyi önleyecek fizyolojik ve mekanik kısıtlamalar olacak. Belki de zaten orta ve uzun mesafe koşucuları için bu sınıra ulaşıldı.”

Bir başka soru ise yetiştiricilikte diğer çiftlik hayvanlarına nazaran safkanlardaki iyileştirme oranlarının ne durumda olduğu…

Edinburgh Üniversitesi‘nden William Hill, “Yetiştiricilerin ve genetik iyileşmelerin yanı sıra veterinerlerin, beslenme uzmanlarının ve diğer hayvan bilimcilerin onca çabasına rağmen, yarış atlarında yıllık iyileştirme oranları çok düşük” diyor. “Tavukçuluk ve piliç yetiştiriciliğinde yıllık yüzde 1’i aşan yıllık genetik değişikliklerle birlikte çiftlik hayvancılığındaki gelişme oranları ile çelişmektedir.”

“Yarış atlarının birincil özelliklerinin çok yavaş iyileşmesinin, diğer türlerdeki değişikliklerin aksine olmasının açıklama gerektirdiğini düşünüyorum” diyor.

Peki bu yavaş gelişmede, inbreeding yönteminin de katkısı olabilir mi? Neden olmasın…

Hayvan ıslahçıları, uzun yıllar ıslah programlarında akrabalı yetiştirmenin de uygulanabilme imkanlarını araştırmışlardır. Bu amaçla yakın akrabalı yetiştirilmiş hatlar geliştirilmiş ve melezleme denemeleri yapılmıştır. Ancak yakın akrabalı yetiştirilmiş hatlar geliştirmek ve melezlemek suretiyle üstün ürünler elde etmek gayretleri bugüne kadar denemelerle ispatlanamamıştır.

Ancak bizde olduğu gibi kerameti kendinden menkul kişilerin başarılı olan örnekleri atçıların gözüne sokmasından başka bir şey de yoktur aslında bu konuda. Aklı başında olan herkesin fark edebileceği gibi gen havuzunun çok dar olmasının zaten aksini gösteremeyeceği basit bir matematiksel gerçektir.

Örneğin, akrabalı yetiştirmenin sığır ve koyun popülasyonlarında etkilerini ortaya çıkarmak amacıyla çok sayıda araştırma yapılmıştır. Bir sürüdeki hayvanlar arasındaki akrabalık derecesi arttığı takdirde verimle ilgili karakterlerde genellikle bir gerileme başlamaktadır ve bu etkiye akrabalı yetiştirme sarsıntısı veya depresyonu deniliyor.

Ayrıca genetik konusunda insanlığın bilgileri de şimdilik çok sınırlı. Secretariat‘ın on klonu olsa ve aynı şartlar altında yetiştirilmiş ve eğitilmiş olsalar öz kardeşlerinin hepsi bitiş çizgisini rekor sürede geçer miydi acaba? Bunun cevabı – neredeyse –  kesinlikle hayırdır. Genetik, yetiştirme, eğitim aynı olsa bile gelişme döneminde meydana gelen tesadüfi olaylar kazanmadaki önemli olan küçük farklılıklar ile sonuçlanacaktır.

Etiketler: , ,
error: !!!