GENEL, YURTDIŞI

SADECE AT YARIŞI DEĞİL

bu-sadece-yarisi-degil

ORADA SAFKAN ATLAR YARIŞAMAZ

Palio di Siena İtalya’da yerel olarak Il Palio diye anılır. Senede iki kez 2 Temmuz ve 16 Ağustos’ta düzenlenen bir at yarışı organizasyonuna ev sahipliği yapan ortaçağdan kalma bu yerleşim bölgesi için at yarışı gerçekten sadece at yarışı değildir…

Duvarlarla 17 mahalleye bölünmüş Il Palio’da bu 17 takımın mücadelesi yerleşik halk için bizdeki Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş arasındaki rekabet kadar sert ve tutkuludur. Senede iki defa düzenlenen yarışa 17 takımın tamamı katılamaz. Çünkü pist buna uygun değildir. Bir önceki yarış yılının o ayında yer almayan yedi yarışmacı takım otomatik olarak programa dahil olur. Kalan üç takım ise kura çekilerek belirlenir (yılda iki kez, Mayıs ayının son günlerinde ve Temmuz başında). Bu da demek olur ki rekabetin yarattığı stres daha işin başında başlamaktadır.

Eyersiz ve takımlarının renklerine uygun giyinmiş on at ve binici, on yedi yarışmacı takımı temsil eder. Jokeylerin eyersiz sürdüğü yarış üzerine kalın bir toprak tabakasının döşendiği Piazza del Campo alanında koşuluyor. Atlar bu pisti üç kere dönüyor ve yarış en fazla 90, ortalama ise 70 saniye sürüyor.

Bu yarış bizim bildiğimiz at yarışlarından çok farklı bazı kurallara daha doğrusu kuralsızlıklara sahip. Biniciler rakiplerini itip kakabilir, onları sıkıştırabilir, attan düşürebilir, kulvarını kapatabilir hatta kırbaçını rakibe ve rakibinin atına vurabilir.

Ne de olsa ortaçağdan kalma bir gelenek olduğu için bu durumu fazla yadırgamamak gerekiyor. Kasabanın meydanı zamanında büyük ölçüde savaşcı olan halka açık oyunların yapıldığı yer ve boks maçı ya da kavgası, 16. yüzyılda boğa güreşi gibi etkinliklere ev sahipliği yapmış. Yarışmacılar tarafından düzenlenen halk yarışları 14. yüzyıldan itibaren popüler olmaya başlamış. Büyük Toskana Dükü 1590’da boğa güreşini yasakladığında at yarışları devreye girmiş.

Bu yarışmanın bir garip yanı da safkan atların koşmasına müsaade edilmemesi. Yani sadece melez ırklar koşabiliyor. Palio di Siena basit bir at yarışından çok daha fazlasıdır. Bu, rakipler arasında devam eden bir rekabet ve rekabetin doruk noktasıdır diyebiliriz. Öyle ki takım liderleri, diğer takımlarla ittifak ve düşmanlık stratejisi geliştirip bunu uygulamaya koyabilirler. Yarışmanın liderleri ve biniciler kendi aralarında gizli toplantılar düzenleyebilir ve taktiklerini pistte uygulamaya çalışırlar…

Bu organizasyonun bana göre en önemli özelliği koşunun kazananın takımı temsil eden at tarafından kazanıldığının düşünülmesidir. Yani yarış jokey tarafından kazanılmaz. İşte bu yüzden yeryüzünde neredeyse ölüm kalım mücadelesine dönüşen böylesine bir derbi izlemek mümkün değildir. Modern yarışlarda sonuçta koşuyu özel bir eküri kazanmaktadır. Il Palio‘da ise kazanan koca bir takımdır. Yani aidiyet duygusu vardır işin içinde. Aslında modern zamanlarda at yarışlarının diğer takım sporlarına yenilmesinin ana nedeni de budur bence. Kısacası at yarışlarında aidiyet duygusu yoktur…

Örneğin herhangi bir TJK başkanı bir futbol kulübünde yönetici olsa cebinden dünya para vererek futbolcu transferi gerçekleştirebilirken aynı şekilde bir aygır ithal ederek ülkeye getirmeyi düşünmez. Bunun sebebi at yarışlarında aidiyet duygusunun olmamasıdır. Takım olma ruhu, takımı adına bir şeyler yapmak insanlar için bambaşka bir tutkudur…

Il Palio birkaç yıldır Anti-Vivisection Birliği de dahil olmak üzere hayvan hakları örgütleri tarafından gerçekleştirilen protestoların odak noktasında. Atların ölümüne yol açan kazaların sıkça denilecek düzeyde yaşanması bu protestoları da beraberinde getiriyor. Son yıllarda, Siena şehri, yarış öncesi, sırası ve sonrasında atların (ve binicilerin) korunmasını sağlamak için bir dizi önlem almayı benimsemiştir, ancak bu önlemlerin bazı hayvan refahı grupları tarafından yetersiz olduğu düşüncesi hakimdir.

Bu koşuya ait ritüelleri, yaşananları, coşkuyu BBC kısa bir belgesel haline dönüştürmüş. Bence izleyin..

Tayfun ÜNAL – 12 Kasım 2019

error: !!!