GENEL, HABERLER

Biniciler Haklı mı?

biniciler-hakli-mi

TRIZ (Yaratıcı Problem Çözme Teorisi) 1946 yılında Sovyet Donanması’nın patent ofisinde çalışan Genrich Altshuller isimli Rus mühendis tarafından yaratılmış ve dünyaya tanıtılmış bir teoridir (Yıldız, 2004). TRIZ’in kurucusu olan Genrich Altshuller, 1926 yılının Ekim ayında eski Sovyetler Birliği’nin Taşkent şehrinde doğar. Uzun yıllar Bakü’de yaşayan yazar, 1990 yılından sonra ise Petrozavodsk’ta yaşamıştır…

Deniz kuvvetlerinde görev yaptığı yıllarda icat yeteneğiyle öne çıkan yazar, 1946 yılında patent müfettişliğine atanır. Bu sayede binlerce icadın patentini inceleme imkanı bulur. Tabii ki kendi de boş durmaz ve bir takım icatlara imza atar. Savaşın sona ermesiyle birlikte 1948 yılında Sovyetler Birliği lideri Stalin’e bir mektup yazarak Sovyetler’in icat konusunda son derece kifayetsiz kaldığı gibi ağır eleştirilerde bulunur. Ve mektubunda; TRIZ’in kavramlarından örnekler vererek sorunlar karşısında çözüme nasıl ulaşılabileceğini aktararak konuya dikkat çekmek ister. Tabii ki bu çabaları o dönem için karşılıksız kalmaz! Tutuklanarak uzunca bir süre gözaltında tutulur. Yaklaşık bir yıl süren sorgulama ve kötü muamelenin ardından 25 yıla mahkum edilerek Sibirya’ya gönderilir…

Yılmayan Genrich Altshuller buz kesmiş Sibirya cezaevini gizliden gizliye TRIZ enstitüsüne dönüştürür. Stalin’in yaşamını yitirmesinin ardından mahkumiyetinin on ikinci yılında özgürlüğüne kavuşur ve konuyla ilgili iki makale yayımlar. Yetmişli yılların ortalarında Sovyet Merkez Konseyi’nin konuya olumsuz yaklaşımı nedeniyle yeniden TRIZ hakkında herhangi bir çaba göstermesi, çalışması engellenir. Perestroyka ile birlikte tekrar fikri özgürlüğüne kavuşan Genrich Altshuller bu gün sıkça takip edilen çalışmalarını yer altından yer üstüne çıkartır. TRIZ artık tüm dünyanın, önemli işletmelerin tanıdığı ve kullandığı bir kavram haline gelmiştir…

Genrich Altshuller, 1980’li yılların başında Nobel ödül törenine onur konuğu olarak davet edilmiş ama törene katılmamıştır. Daha sonra törene neden katılmadığı sorulduğunda bunun sebebinin uçak bileti parasının olmadığından ötürü olduğu anlaşılmıştır. Genrich Altshuller’in bir bakıma hazin hikayesi 24.09.1998 tarihinde yaşama veda etmesiyle son bulmuştur.

Buraya kadar anlatılanların başlıkla ne alakası var demeyin…
Çok alakası var…

Amerika’dan tırtıklayarak adamların “jockey mount fee” dedikleri kavramın karşısına atçılıkta sıkça rastlandığı üzere yeni bir terminolojiyi üretivermişiz Türkçede. Ve bunun adına da ‘mont’ demişiz… Hani şu binicilere mesleklerinin icrasıyla ilgili yapılan ödemelerden bahsediyorum. Biz buna binek ücreti-primi ya da binek ikramiyesi diyelim kısaca ve toptan olarak…

Bildiğiniz gibi binicilere ödenen ücretlerin oranlarında değişiklikler oldu. Ve aslında kim ne derse desin eski sistem yanlıştı, düzeltildi. Düşünebiliyor musunuz bir spor müsabakasında kazananla dördüncü olanın aynı oranda kazanabilmesini? Bunun örneği yeryüzünde sanırım yoktur! Diyorlar ki; “Tamam ama birinci ile dördüncülük ikramiyesi farklı o bakımdan zaten dördüncü olan az kazanıyor”. Bu söylemin hiç bir haklı tarafı yoktur, çünkü burada söz konusu olan paranın miktarı değil kazançtaki oranıdır. Tekrar edeyim hiç bir müsabakada kazananla dördüncü oransal olarak eşit kazanabilme şansına sahip olamaz…

Aslında Türkiye atçılık konusunda ikramiye cennetidir. Ve bu güne kadarki yanlış uygulamalardan biri sonunda düzeltilmiştir. Kimsenin yakınması da gerekmez. Söz konusu duruma bir an önce intibak ederek  yanlış olan eskiyi unutmak gerekiyor. Bu sektörde tüm gelişmiş ülkeler buna benzer bir yelpazede ödeme yapıyorsa neyine itiraz edilecek ki?

USA / Oranlar

Eski yanlıştı. Sözün özü budur…

Tabii ki böyle bir hakları var olabilir ama bence at binmemek gibi yollara sapılmazsa herkes için çok daha iyi olacaktır. Hadi bir gün binmediniz iki gün binmediniz sonra ne yapacaksınız?
Bazı kişilerin yanlış yönlendirmelerine de şahit oluyoruz. Söz konusu durum KAZANILMIŞ HAK yani MÜKTESEP HAK değildir! Bu bakımdan bize verilmiş haktır geri alınamaz zannıyla ortamı germenin hiç bir anlamı yok. Doğru olanın kabul edilip herkesin işine gücüne bakması en doğru olanıdır…

Gelelim karşı tarafın yaptığı hataya…
Geçenlerde İngiliz Yarış Otoritesi kamçı kullanımıyla ilgili yeni düzenlemelere gitti. Tabii ki binicilerin de fikrini alarak, masada onlara da bir yer ayırarak…
Peki bilmem kaç senedir süren bir uygulamaya yeni düzenleme getirilirken binicilere ya da derneklerine danışıldı mı?..
Benim bildiğim böyle bir süreç yaşanmadı…
Peki bu oldu mu?..
Olmadı hem de hiç olmadı…
En azından şık olmadı.

Buna karşın tepki olarak Jokeyler Derneğinin yayımladığı basın duyurusunun dili de pek şık değil. Sonuçta bu kararı alan Yarış Otoritesi yani devlet. Devlete karşı “Derhal eski haline getirilmesi” gibi buyurgan ifadeler yakışık almaz… Başka hatalarda var ama burada değinmeyeyim artık….

Gelelim girişte değinilen TRIZ kavramının temelinde ne olduğuna.

“Hayat sorunlar üzerine kuruludur. Karşılaştığınız herhangi bir soruna karşılık geliştirdiğiniz çözümün gerçekten çözüm olduğuna inanıyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü her çözüm kendi sorununu yaratır. Bu da sizi çözümsüzlüğe götürür. Oysa aksiyon sorun karşısındaki reaksiyon sorunu tahmin edebilirseniz çözümü ona göre hazırlayabilirsiniz.”

Tırnak içinde olan paragrafta yazıldığı gibi oluşacak reaksiyon önceden kestirilip bu karar alınırken masanın bir köşesinde de biniciler olsaydı inanın bu sıkıntılar yaşanmazdı…
Başka bir sorunda binicilerin kazançlarında muhtemelen eksilme yaşanacakken sektörün bir başka ayağının cebine daha fazla para girecek olması…
Evet bu da çelişki olabilir ama inanın ki bu da bir gün düzelecektir. Çünkü bu da yanlıştır…

‘Bazı at sahiplerine’ bunu dediğiniz anda karşınıza çıkarttıkları ilk argüman “Bir atın aylık masrafını biliyor musunuz?
Evet biliyorum” diyor ve devam ediyorum…
“Siz yarış pistlerinin para kazanma değil para harcama hatta kaybetme, eğlence yeri olduğunu biliyor musunuz?
At koşmak evet pahalı bir hobidir…
Örneğin tenis sporu da göreceli olarak pahalı bir spor olarak bilinir…
Ama ben hiç raket pahalı diye mızmızlanan bir tenisçi görmedim…
Aslında ekonomik sıkıntı yaşayanların bu işi yapması gerçekten çok zor…
Aksi olsa atları çok seven ülkenin çok büyük kısmı at koşmaya kalkardı.

Binicilerde de yaygın bir söylem vardır; “Biz canımızı tehlikeye atıyoruz.
Doğru, ama işin doğasında bu var. Kimseye dayatma yok. İsteyenin, sevenin icra ettiği bir meslek…
Yerin dibine inen maden işçisi ne yapsın…
Ya da dört sene olimpiyatlara hazırlanıp piste çıktığında dizini kıran atlet…

Tayfun ÜNAL – 25 Aralık 2018

error: !!!